29 Ağustos 2017 Salı

Nel Abbott'a Ne Oldu?

Polisiye, gerilim türündeki kitaplar edebiyat dünyasının kötü çocuklarıdır. Hele Bestseller mertebesine erişiyorlarsa iyice dışlanır, hakir görülürler. Çok kazananlar sevilmez, kazanmayanlar ise kaybedenler statüsünde oldukları için zaten boynu büküktürler. Bu türün dışlanmasının sebebi aslında edebi değer taşımadıklarının düşünülmesidir. Bu etiketleme bir kere yapıştıysa da zaten çok zordur aksini kanıtlamak.

Paula Hawkings'in ilk kitabı "Trendeki Kız" basıldığı zaman büyük ilgi görmüştü. Kısa zamanda kırktan fazla dile çevrildi, elli ülkede ondokuz milyon kopyadan fazla sattı. Romanın sinemaya uyarlanması elbette gecikmedi. Emily Blunt' ın başrolde olduğu film gişede çok başarılı oldu. Trendeki Kız da bana göre gizemini koruyan, akıcı, vadettiği gerilim unsurlarını yerliyerinde sunan bir hikayeydi. Sinema uyarlamasındaki Hitchcockvari yaklaşım, başroldeki Emily Blunt'ın gerilimi tırmandıran oyunculuğu hiç de fena olmayan bir uyarlamanın ortaya çıkmasını sağlamıştı.

"Karanlık Sular" piyasaya çıkmadan önce de merak ettiğim bir kitaptı açıkçası. İzmir Kitap Fuarı sırasında hala çıkmamıştı, İthaki standında tanıtım kitapçığı dağıtılıyordu. İlk kitaplarından sonraki işleri yazarların yerlerini yönlerini belirler diye düşünüyorum. Kitabı doğumgünümde sevgili arkadaşım Fulya hediye etmişti bu yüzden manevi değeri de var diyebilirim.

Benim için kapak ve tasarım ilk izlenim açısından önemlidir. İthaki baskılarına da titiz çalışmalarından dolayı güvenirim ki tasarım açısından ciltli ve şeffaf kılıflı ilk baskılar orjinal dildeki baskılarından çok daha iyi diye düşünüyorum. Bu özenli tavır yayınevlerine olan yaklaşımlarımızı da belirliyor.

Bir çırpıda okunan bir kitap var karşımızda. "Nel Abbott' a ne oldu?" sorusuyla karşı karşıya kalıyoruz okudukça. Yavaş yavaş dengeli bir açılma sözkonusu hikayede. Yazar bana göre gerilim dozunu beklentileri karşılayabilecek düzeyde tutmuş, bu güzel. Ancak anlatım alışılageldik formlar yerine sanki bir senaryo taslağı gibi duruyor. Mesela isimlerle birbirinden ayrılmış bölümlerde kimi zaman başlıktaki karakterin kendisini, kimi zaman diğer bir karakteri, kimi zaman da dışsesin olayları anlattığını görüyoruz. Bu başta biraz karmaşık gelse de çok ara verilmeden okunduğunda alışılabilen bir durum. Filme  çekileceğinin en baştan tasarlandığını da düşündürtmüyor değil.

Başta da dediğim gibi bu tür kitaplar kimi zaman kötü çocuk muamelesi görür. Ancak sanatın diğer dallarında olduğu gibi edebiyatta da hemen böyle etiketlememek gerekir. Neyin edebi olup neyin olmadığı kimi zaman tartışılabilir, birşeyi okumaktan keyif almak için illa klasik olmasına gerek yoktur. Kaldı ki polisiye gerilim türü kendi çapında çok zor, kuralları olan, çatısı iyi kurulması gereken bir türdür. Örneğin çok sevdiğim Patricia Highsmith'in Ripley serisi, Thomas Harris'in Hannibal'ı ve pek tabii ki Agatha Christie' nin kitapları türlerinin saat gibi çalışan, harika örnekleridir. Nitekim bu eserler de zaman için de kendi yerlerini belirler, bizim onları biryere koymaya ihtiyacımız olmadan.

Paula Hawkings belli ki yetenekli ve anlatım şeklinden dolayı cesaretli bir yazar. "Karanlık Sular" da bekleneni veren, sonuna kadar merakınızı ayakta tutan bir kitap. İthaki'nin bu yaratıcı ve harika baskısını türün sevenleri asla kaçırmamalı.


Barış Kerem Bahar, Ağustos 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder