20 Aralık 2011 Salı

La Finestra di Fronte - bekleyişler...vazgeçişler...

...
´Sevgili Simone,
Senden sonra artık kırmızı kırmızı değil,gökyüzünün mavisi de artık mavi değil.
Ağaçlar artık yeşil değil.Senden sonra biz olma özleminin renklerini aramalıyım.
Senden sonra, bizleri utangaç ve kaçak kılan acıyı bile özlüyorum. Bekleyişleri , vazgeçişleri ,
şifreli mesajları özlüyorum. Görmek istemeyenlerin kör dünyasında kaçamak bakışmalarımızı özlüyorum.
Bizleri görselerdi , onların utancı , nefreti , acımasızlığı olurduk. Senden af dileme cesaretini bile henüz
gösteremediğim için pişmanlık duyuyorum. O yüzden artık pencerene bile bakamıyorum. Seni hep orada görürdüm ,
adını bile bilmezken . Senin daha iyi bir dünya düşlediğin zamanlar . Bir ağacın ağaç, mavinin gökyüzü olmasının
yasaklanmayacağı bir dünya. Bilmem bu daha iyi bir dünya mı. Bunun daha iyi bir dünya olduğunu nasıl söylerim,
senin olmadığın bir dünya için...´


bunlar davide nin sözleri... bekleyişleri ve vazgeçişleri yüzünden belki de ömür boyunca pişmanıklar yaşayan davide , geri getiremeyeceği anların farkındalığında kaybolmuş , adeta unutmayı seçmiş benliği - kalbinin tüm karşı çıkışlarına rağmen...




ve diğer taraftan giovanna... ne kadar şanslı görünüyor her şeye sahipmiş gibi , mutlu bi evlilik , çocuklar , iş vs... ama davide den farkı olmadığını anlamak zor değil hatta onun kalabalıklar içindeki yalnızlığı nereye varacağını bilmediği arayışları , adeta daha büyük bi belirsizlik , belki de neden mutsuz olduğunu bilememek , neyin eksik olduğunu görememek en büyük acısı... kıyıdan uzakta küreklerini kaybetmiş bir kayığın içindeymiş gibi ne yapacağını bilmeden ve çırpınamadan yerinde öylece bekliyor giovanna ...ta ki karşı penceresine bakana kadar


ve tercihler , verilen kararlar... hani derler ya hep doğru zamanda doğru yerde diye... vazgeçebileceklerin farkında olmanın da bir zamanı var veya göze alınabileceklerin . tıpkı bir kumar gibi değil mi hayat , elinde olanlar ve göz ardı edebileceklerin de var ama cesaretinin elindekileri götürmesi de var... kabullenmek de var o kayığın içinde olmayı , herşeye rağmen çırpınmak da var...



ve elinde bir mektupla yaşanmamış yıllarının ve girmeye korktuğu risklerin acısıyla kalakalmak - artık kırmızının kırmızı gökyüzünün mavi olmadığının farkına varmanın acısını yaşamak da var tıpkı davide gibi...

ne geriye bakmak kolay ne de karşı pencerene bakmaya cesaret etmek , ya her şey göründüğü gibi değilse , ya farkında değilsen seni sen yapan bir çok şeyin , ya sen sen değilsen artık - ya da seni sen yapanlar neler bunları görmeye değmez mi , her şeyin zamanı var dedik ya , bunu herşey geçtikten yıllar sonra mı pişmanlıklarla farketmek gerekir

hayır

o zaman derin bir nefes alıp cesaretle pencereleri aralamanın zamanı...

gökyüzü mavi olmaktan vazgeçmeden....


BARIŞ KEREM BAHAR


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder