17 Ekim 2017 Salı

'Dokunmadan'

'Ne aradığını bulursan, aradığını da bulacaksın.'

Aslında en zoru harekete geçmek diye düşünürüz çoğu zaman, en konforlu bahanemizdir bu yapmadıklarımız için. Bir kalksam bütün evi temizlerim, ah bir başlasam kitap zaten biter, haftaya pazartesi diyete başlıyorumlarımız hiç bitmez. Hele iş ilişkilere gelince -ki bahsettiğim sadece duygusal değil her türlü insan ilişkisi, arayışlar hiç bitmez. Daha girişkeni, daha güzeli daha centilmeni, daha eğitimlisi daha daha daha... Hiç bitmeyen bu dahaların sonu asla gelmez, gelse de tatmin etmez. Aslında problem yalnızca harekete geçmek değildir sadece, ne aradığını bilmektir önemli olan. Bazen yolun sonuna yaklaşırken netleşir bu insanın kafasında, tıpkı Adalet' in hayatında olduğu gibi.

Nermin Yıldırım ismini ilk defa İzmir Kitap Fuarı'ndaki 'Kitapağacı' buluşmamızda duymuştum. İki arkadaşım imza günü için onu bekleyeceklerini söyledi. Tabi o sırada darı ambarına bırakılmış aç tavuklar gibi standdan standa sürüklendiğimiz için ben ne kitabını aldım ne de imzalattım. Herşeyin doğru bir zamanı olduğuna inananlardanım. Demek eserleriyle tanışmak için birkaç ay daha geçmesi gerekiyormuş. Bu ay okuyacağımız yazar olarak kendisini seçtik ve ben de 'Dokunmadan' kitabını tercih ettim. Türlü kargo problemlerinden sonra elime ulaştı.

Fazlaca paylaşılan kitap fotoğrafları, basın tarafından adeta pompalanan yazarlar ne yazık ki ilgimi ilk başta çekmese de bütün kitapsever arkadaşlarım aynı ağızdan ne denli etkilendiklerinden bahsedince merakım arttı. Bu şekildeki meraklar nadiren insanı güzel bir sonuca ulaştırır çünkü yükselen beklentilerin altında kalma ihtimali yüksektir gerçek olanın.

Geçtiğimiz günlerde bir akşam kahvemi aldım, okumaya başladım.
'Öleceğimi öğrenince çok şaşırdım' cümlesiyle başlıyor roman ve daha ilk cümleden diyor ki bu, sonucu değil süreci merak edeceğin hikayelerden.

Bir yol hikayesi bana göre bu kitapta anlatılan. Adalet' in belki de çok fazla seçeneği olmadını fark ettiğinde karar vererek çıktığı bir yol. Yaşanmışlıkları ve pişmanlıklarının onu ittiği bir yol belki de. Bir suçluluk duygusu var içinde onu derinden sarsan, bir türlü mühürleyemediği, dağlayamadığı bir yarası var. Oysa gizlenen ve saklanan yaraların ne iyileşmesi mümkün ne de unutulması. İşte bu yüzden Adalet için bu yol gerekli, bu yol şart...

Adalet'in suskunluğu her ne kadar vazgeçmişliğindenmiş gibi ifade edilse de aslında Hülya'nın benliğiyle dile geliyor. Bir güvensizliği var hayata karşı. Kırgınlıklarını perçinleyen bir özsavunmanın sonucu olarak kendi kendini parçalara ayırarak oluşturduğu bir zırhı var. Bundan ötürü birkaç adım uzak duruyor, dokunmadan dokunamadan...
Yayınevi ve editöre de değinmeden geçemeyeceğim doğrusu. Uzun zamandır okuduğum kitaplar arasında anlam ve imla problemi hiç yakalayamadığım tek kitap. Özellikle Türkçe olarak yazılmış kitaplarda imla problemi görmek kesinlikle keyif kaçıran bir durum, hatta bazen kitaptan soğumanıza, yayınevine uzak durmanıza neden olabiliyor. Hep Kitap gerçekten çok özenli bir baskı hazırlamış. Yazarın diğer kitaplarını da tekrar basan Hep Kitap için kapak tasarımlarını da Yetkin Başarır yapmış. Aynı yazarın farklı kitaplarının kapaklarının belli bir konsept gözetilerek hazırlanmasıyla son dönemlerde sıkça karşılaşır olduk, bu baskılar da en iyi örneklerinden diyebilirim.

Bazı hikayeler insanın suratına çarpar sert keskin bir rüzgar gibi, içine işler geçer. Bunu ne tek bir insanın ne de ne tek bir duygunun gerçekleştirmesi mümkün değildir. İşte bu yüzden anlatan ve nasıl anlattığı kıymetlidir, en az yaşayan kadar. Bitirdiğimde saydım ki 22 yeri postitlerle işaretlemişim, altı çizilecek tekrar okunacak o kadar çok cümle var ki... Nermin Yıldırım vazgeçemeyeceğiniz bir yazar olacak, kütüphanenizde ona ve kitaplarının bu nitelikli baskılarına yer ayırmanın vaktidir.

Barış Kerem Bahar

Ekim 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder