16 Aralık 2011 Cuma

İtalya'da Bir Türk - Ferzan Özpetek

İtalya’da Bir Türk…
Bazı insanlar vardır ki , hangi işi yaparlarsa yapsınlar ortaya yapılan işin ötesinde bir sihir çıkar. Bu sihir kimi zaman bir tebessüm , kimi zaman birkaç damla gözyaşı kimi zaman ise kahkahalarla pekişir. İşte Ferzan Özpetek de o sihirbazlardan biridir şüphesiz.
İtalya’ya sinema tarihi öğrenimi için giden Özpetek, Novana Akademisi’ndeki sanat tarihi eğitiminin ardından Silvio D’Amico Tiyatro Sanatı Akademisi’nde yönetmenlik eğitimi alır. Kariyerinin ilk yıllarından itibaren Lomberto Bava , Sergio Citti ve Giovanni Veronesi gibi önemli sinemacılarla çalışır.
Tabiri caiz ise işin başına 1997 yılında gösterime girdiği ülkelerde hem izleyici hem de eleştirmenler tarafından beğeni toplayan “Hamam” ile geçer. Film aldığı bir çok ödün yanı sıra Cannes Film Festivali’nde Quinzaine des Realizatuers böümünde gösterilir. Kariyerini daha sonraları eşzamanlı olarak İtalya ve Türkiye de sürdüren Mehmet Günsür için de önemli bir çıkış noktasıdır denilebilir film için.
1999 yılında Türkiye’de çekmeye başladığı “Harem Suare” gelir yönetmenin filmografisi’nde. Yabancı ve Türk oyuncuların kadrosunda bulunduğu filmin Türkiye’deki çekimleri sırasında o kadar çok bürokratik problemle karşılaşır ki  , belki de daha sonraki filmlerini İtalya’da çekmeye yönelten noktadır bu. Film Cannes , Tornoto ve Londra Film Festivalleri’nde yer alır.
2001 yılında , bir çok kişi tarafından başyapıtı olarak nitelendirilen “Le Fate Ignoranti” filmi gösterime girer. Başrollerinde iki önemli ve bilinen oyuncu olan Stefano Accorsi ve Margherita Buy’ın yer aldığı film yine bir çok ödülalır ve beğeni toplar.
2003 yılında ise , belki de uluslar arası platformdaki en büyük çıkışını yakaladığı , dokunaklı ve gerçekçi yapısıyla dikkat çeken “La Finestra di Fronte” filmi vizyona girer. Başrollerinde Giovanna Mezzogiorno ve Massimo Girotti’nin yer aldığı film ile birlikte , Özpetek artık birçokları tarafından gişesi yüksek bi İtalyan yönetmen olarak bilinmeye başlanmıştır.
2005 yılında vizyona giren ”Cuore Sacro” , yönetmenin o ana kadar çektiği  , içerisinde eşcinsel  tema barındırmayan tek filmidir. Ardından 2007 yılında çektiği “Saturno Contro” yine büyük beğeni toplayan ve kalabalık oyuncu kadrosuyla dikkat çeken bir filmdir.
2008 yılında ilk defa bir uyarlama senaryo çekmeye girişir Özpetek. Kimilerine göre büyük bir risktir bu. Aslında çektiği filmler arasında en az dikkat çeken ve en çok eleştirilen  filmdir “Un Giorno Perfetto”.
2009 yılında , kariyerinin en çok ilgi gören ve İtalya’da gişe rekorları kıran “Mine Vaganti” filmi vizyona girer.
Özpetek filmlerinin bir çoğunun en önemli unsurlarından biri ise , film müziklerinde imzası olan  yetenekli  besteci Andrea Guerra’dır şüphesiz.
 Ferzan Özpetek , kariyeri süresince imza attığı filmlerde kimi zaman sevgilisini sahiplenememenin acısıyla hayatını tüketen bir pastacıyı , kimi zaman sosyal sınıf farkları arasında sıkışıp kalan bir iş kadınını , kimi zaman tanımadığı bedenleri keşfetmekten korkan bir adamı kimi zaman ise Karşı Penceresi’ne bakmakla bakmamanın arasında kalan bir kadını konu eder. Ama ortak bir nokta vardır hep… Öyle ya da böyle buluşulan o masa… Tüm kimliklerin dışarıda kaldığı , tüm önyargıların adeta uçup gittiği , insanların gerçekten gülümsediği , er ya da geç samimiyetlerini ifade edebilecekleri o yemek masası… Belki de bir filminde geçtiği gibi öğrenmemiz gereken en önemli şey , ne kadar acı çekilirse çekilsin gülümseyebilmektir…

Barış Kerem BAHAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder